Geçenki devasa Jurassic World yazımdan sonra bu yazımı kısa tutucağım. Ant-Man bence güzel bir film. Meğer neymiş, Marvel uğraşınca sempatik bir film yapabiliyormuş. Malum Ant-Man üzerine internette dönen onca tartışmadan sonra, marka bilinirliği yerlerde sürünen bu karakter Marvel için ciddi bir sorundu. Çünkü Marvel evreni için inanılmaz önemli olmasına rağmen, kaç yıldır adı bile geçmemişti zavallının. Marvel hayranı değilseniz, Avengers’ın kurucularından birinin Ant-Man ve karısı Wasp olduğunu ve Ultron’ı yaratanın asıl o olduğunu bilmeyebilirsiniz. Durum böyle olunca artık Ant-Man’ı oyuna sokmanın vakti gelmişti ama sorun ortadaydı. Thor gibi bir tanrı, Hulk gibi bir kas yığını, Kaptan Amerika gibi bir muhafazakar amerikan ajanı, Iron-Man gibi zengin liberal şımarık ama cool dahisi yanında küçülebilen bir karakteri nasıl aralarına sokup saygı duyulmasını sağlayabilirsin, hele de en önemli özelliklerini (Avengers ve Ultron) elinden alırsan? Tabi ki filme özen gösterek, filmin kendisini satmasını beklemektense içini müthiş efektler ve iyi oyuncularla doldurarak.
Gerçi film klişe mi, elbette klişe. Yani, her şeyden önce bir Marvel filmi ama filmi klasik Marvel kanonundan ayıran bir çok özellik var. Birincisi, bana göre İngiltiere’nin iki Quentin Tarantino’sundan biri olan Edgar Wright tarafından yazılmış bir senaryo var (Diğeri de Guy Ritchie). Neredeyse o yönetecekmiş ama olmamış, yerine Jim Carry’li Yes-Man’i yöneten Peyton Reed geçmiş. Sonuçta bu iki yönetmenin tarzı karışmış; hayatındaki çıkmazlara dramatik çözümlerle cevap arayan adam (Yes-Man) ve hazırcevap, enerjik, eski arkadaşlarına bağlı, garip bir komedi anlayışı olan karakter grubu (Kornetto üçlemesi)… Bu konsept karışımının başarıyla uygulanmasının baş sorumlusu müthiş karakter oyuncusu Paul Rudd, tabi ki. Clueless’dan Friends’e, ordan Saturday Night Live'daki tayfayla çektiği trilyon filmle bu adamı görmemiş olmanız mümkün değil. Hayran olanlar da biliyorlar, nasıl hunharca komik bir insan olduğunu. Sonuçta bu filmi oturup izlememi sağlayan Paul Rudd’dır. Kısacası olmuş mu , olmuş.
Bir kere ana karakter oturunca, diğer yan karakterler de cuk diye yerine oturmuş. Çocuksu heyecanı ve düşük çenesiyle Micheal Peña’nın canlandırdığı Luis, House of Cards’taki performansıyla hayran kaldığım sempatik/antipatik - kırıcı/kırılgan dengesini müthiş kurabilen Corey Stroll’un canladırdığı Darren Cross ve Marvel evreninde derin, dramatik kadın karakter mi olurmuş, olursa da aksiyona insan gibi dahil olurmuymuş diyerek beni şaşırtan Evangeline Lilly’nin canlandırdığı Hope van Dyne… İlk Ant-Man Hank Pym’ı canlandıran Micheal Douglas’tan üvey-baba/polis Bobby Cannavalle’ye, ordan da Jurassic World’da da anne rolüyle karşımıza çıkan ve eski rolleri nerede diye Judy Greer’a da değinmeden olmaz. Sonuçta film tam bir yarı-yıldızlar geçidi. Benim gibi her aktörü/aktirisi imdb’den sapıklamıyorsanız adını değil ama mizaçını bileceğiniz karakterler dizisi. Zekice. Çünkü hepsi tanıdık imajı verse de herhangi bir eski rolünden dolayı dikkatiniz dağılmıyor. Hepsi de iyi oyuncular olduklarından; grup olarak, ikili , tek ve her türlü etkileşim kombinasyonu başarılı bir şekilde yürütülmüş oluyor, çok da iyi oluyor.
Filmin diğer yan karakteri olan özel efektlerden de bahsetmek lazım, çünkü film bir aksiyon filmi parodisi - ki Edgar Wright’ın uzmanlık alanı - olmadığı zamanlarda film tam bir görsel şölen. Diğer birçok filmin tersine, bu görsellik CGI olmadan yapılması imkansızdı. Marvel’ın diğer filmlerine nazaran, “gerçek” dünyaya grafiksel özellikler eklemekten çok bir alt-dünya yaratmışlar. Ve bu efektler insanı gerçekten başka bir dünyaya yollamışlar, kelimenin tam anlamıyla mikro dünyaya. Bu gibi anlarda efektlerin niye icat edildiğini hatırlıyor insan. Tiyatronun yapamadığı ve resmin de haraketli yapamadığı bu özelliğe, o dünyaya gerçekten gitmiş olma duygusundan bahsediyorum. Çünkü filmin klasik öğeleri dışında, karınca dünyasına girip mikrokozmozu gördüğünüzde yaşanan duygu filmin en etkileyici ve ayırıcı özelliği. Karıncaların farklı şekilde çalışmaları ve beraber bir ordu kurmaları da ayrıca doğanın gücü şeklinde oldukça etkileyici. Bu durum bana yine doğanın desteğini almış kahramının teknolojini desteğini almış kötüye karşı gelmesi olarak okunabilir. Eğer film tarihine hatta dünyadaki birçok mitolojiye bakılınca, bu temanın ne kadar zamansız olduğunu anlaşılıyor; Doğa ve ya tanrının desteğini almış insana karşı, insan yapımı olanın desteğini alan kişi. Bu efektler sonuçta iki etki yaratmak için kullanılmış; görsel bir şölenle bizi var olmayan dünyaya götürdüp orayı “görünür” kılması ve bir mitolojiyi teknolojiyle “inanılır” kılması.
Sonuçta Marvel’in Avengers serisi ve Winter Solider dışındaki filmlerinde sıkıntıdan ayılan bayılan ben, bu filmde gerçekten eğlendim. Sonuçta bu filmin iki amacı var; komediyle sulandırılmış karakter dramı anlatmak ve görsel efektlerle gözlerinizi faltaşı gibi açılmasını sağlamak. İkisini de başarıyor film. Yani filmin sonlarına doğru olan o saykodelik görsel şöleni unutabilmek mümkün değil. Onun arkasında, yani sulandırılmış karakter dramının arkasında daha derin bir anlam aramak istiyorsanız, daha etkili bir sürü film var. Ama filmdeki karakterlere empati kurdururken görsel efekti eğlenceli kullanan bir film ve işinden iyi bu açıdan.
Böyle düşünmemin en büyük nedeni, bu filmin Marvel’ın ilk gerçek aksiyon-komedisi olması. Eski filmlere bakınca; Thor ve Kaptan Amerika kendini aşırı ciddiye alan filmler, Iron-Man desen tipik bir anti-kahraman yani iğneliyici temelde. Bir tek Guardians of the Galaxy akla geliyor, ama o da daha çok grup komedisi denilen birbirine uyumsuz tipleri bir araya atıp güldüren bir film. Ant-Man ise rolünü böyle buluyor işte, Bruce Banner’ın Tony Stark’lı zeki adamlar grubunun en komik karakteri ve en safı aslında. Tony Stark’la benzeşiyorlar aslında, ama filme gidince onun daha normal ve daha az dramatik versiyonu olduğu belli oluyor. Yani sorunları da mutlulukları da suçları da görece daha düşük Iron-Man’a göre. Gelecek Kaptan Amerika : İç Savaş ( Türkiye’nin durumu düşünülürse, böyle çevirilieceğini hiç düşünmesem de) filminde film dünyasındaki diğer karakterlere etkileşecek olan Ant-Man, orada film evrenindeki yerini açığa çıkartıcak.
Sonuçta bazı insanlar sinema evrenine daha fazla karakter eklenmiş olmasından bunalmış olabilir ama bence güzel bir ek oldu ve iyi bir filmdi, daha fazlası değil...
IMDB ve Rotten Tomatoes sayfaları için tıkayınız...
Orjinal 9gag post'u için burayı tıklayın...
Bir kere ana karakter oturunca, diğer yan karakterler de cuk diye yerine oturmuş. Çocuksu heyecanı ve düşük çenesiyle Micheal Peña’nın canlandırdığı Luis, House of Cards’taki performansıyla hayran kaldığım sempatik/antipatik - kırıcı/kırılgan dengesini müthiş kurabilen Corey Stroll’un canladırdığı Darren Cross ve Marvel evreninde derin, dramatik kadın karakter mi olurmuş, olursa da aksiyona insan gibi dahil olurmuymuş diyerek beni şaşırtan Evangeline Lilly’nin canlandırdığı Hope van Dyne… İlk Ant-Man Hank Pym’ı canlandıran Micheal Douglas’tan üvey-baba/polis Bobby Cannavalle’ye, ordan da Jurassic World’da da anne rolüyle karşımıza çıkan ve eski rolleri nerede diye Judy Greer’a da değinmeden olmaz. Sonuçta film tam bir yarı-yıldızlar geçidi. Benim gibi her aktörü/aktirisi imdb’den sapıklamıyorsanız adını değil ama mizaçını bileceğiniz karakterler dizisi. Zekice. Çünkü hepsi tanıdık imajı verse de herhangi bir eski rolünden dolayı dikkatiniz dağılmıyor. Hepsi de iyi oyuncular olduklarından; grup olarak, ikili , tek ve her türlü etkileşim kombinasyonu başarılı bir şekilde yürütülmüş oluyor, çok da iyi oluyor.
Filmin diğer yan karakteri olan özel efektlerden de bahsetmek lazım, çünkü film bir aksiyon filmi parodisi - ki Edgar Wright’ın uzmanlık alanı - olmadığı zamanlarda film tam bir görsel şölen. Diğer birçok filmin tersine, bu görsellik CGI olmadan yapılması imkansızdı. Marvel’ın diğer filmlerine nazaran, “gerçek” dünyaya grafiksel özellikler eklemekten çok bir alt-dünya yaratmışlar. Ve bu efektler insanı gerçekten başka bir dünyaya yollamışlar, kelimenin tam anlamıyla mikro dünyaya. Bu gibi anlarda efektlerin niye icat edildiğini hatırlıyor insan. Tiyatronun yapamadığı ve resmin de haraketli yapamadığı bu özelliğe, o dünyaya gerçekten gitmiş olma duygusundan bahsediyorum. Çünkü filmin klasik öğeleri dışında, karınca dünyasına girip mikrokozmozu gördüğünüzde yaşanan duygu filmin en etkileyici ve ayırıcı özelliği. Karıncaların farklı şekilde çalışmaları ve beraber bir ordu kurmaları da ayrıca doğanın gücü şeklinde oldukça etkileyici. Bu durum bana yine doğanın desteğini almış kahramının teknolojini desteğini almış kötüye karşı gelmesi olarak okunabilir. Eğer film tarihine hatta dünyadaki birçok mitolojiye bakılınca, bu temanın ne kadar zamansız olduğunu anlaşılıyor; Doğa ve ya tanrının desteğini almış insana karşı, insan yapımı olanın desteğini alan kişi. Bu efektler sonuçta iki etki yaratmak için kullanılmış; görsel bir şölenle bizi var olmayan dünyaya götürdüp orayı “görünür” kılması ve bir mitolojiyi teknolojiyle “inanılır” kılması.
Sonuçta Marvel’in Avengers serisi ve Winter Solider dışındaki filmlerinde sıkıntıdan ayılan bayılan ben, bu filmde gerçekten eğlendim. Sonuçta bu filmin iki amacı var; komediyle sulandırılmış karakter dramı anlatmak ve görsel efektlerle gözlerinizi faltaşı gibi açılmasını sağlamak. İkisini de başarıyor film. Yani filmin sonlarına doğru olan o saykodelik görsel şöleni unutabilmek mümkün değil. Onun arkasında, yani sulandırılmış karakter dramının arkasında daha derin bir anlam aramak istiyorsanız, daha etkili bir sürü film var. Ama filmdeki karakterlere empati kurdururken görsel efekti eğlenceli kullanan bir film ve işinden iyi bu açıdan.
Böyle düşünmemin en büyük nedeni, bu filmin Marvel’ın ilk gerçek aksiyon-komedisi olması. Eski filmlere bakınca; Thor ve Kaptan Amerika kendini aşırı ciddiye alan filmler, Iron-Man desen tipik bir anti-kahraman yani iğneliyici temelde. Bir tek Guardians of the Galaxy akla geliyor, ama o da daha çok grup komedisi denilen birbirine uyumsuz tipleri bir araya atıp güldüren bir film. Ant-Man ise rolünü böyle buluyor işte, Bruce Banner’ın Tony Stark’lı zeki adamlar grubunun en komik karakteri ve en safı aslında. Tony Stark’la benzeşiyorlar aslında, ama filme gidince onun daha normal ve daha az dramatik versiyonu olduğu belli oluyor. Yani sorunları da mutlulukları da suçları da görece daha düşük Iron-Man’a göre. Gelecek Kaptan Amerika : İç Savaş ( Türkiye’nin durumu düşünülürse, böyle çevirilieceğini hiç düşünmesem de) filminde film dünyasındaki diğer karakterlere etkileşecek olan Ant-Man, orada film evrenindeki yerini açığa çıkartıcak.
Sonuçta bazı insanlar sinema evrenine daha fazla karakter eklenmiş olmasından bunalmış olabilir ama bence güzel bir ek oldu ve iyi bir filmdi, daha fazlası değil...
IMDB ve Rotten Tomatoes sayfaları için tıkayınız...
Benim ilgilendiğim tür olmamasına rağmen seyredesim geldi
YanıtlaSil